28 Nisan 2007 Cumartesi

İlim Sever Eşek Arıları

Bizim okul köyün hemen yanı başında; bir yandan da tarlaların içinde. Haliyle her an her türlü böcekle karşılaşabiliyoruz. Şimdiye kadar okulumuzda öyle büyük akrep, yılan vakaları yaşanmadı; ama, öğrenmeye meraklı pek çok eşek arısıyla tanışıldı. Benim dersime hiç girmemişlerdi, sonunda bugün bir tanesi girdi. Çekindiğimi çocuklara çaktırmamaya da çalıştım ama ben arıya bakınca tahmin ettiler tabii. Bizim çocuklar köy çocuğu olduğu için börtü böceğe pek alışık, öylece durdular yerlerinde. Ufak tefek olanlardan bir tanesi de ben söylemeden sakince ayağa kalktı. Çıplak eliyle arıya bir tane çaktı. Arı yere düşüp öldü. Öğrencim de taş alıp atıyormuş gibi onu alıp bahçeye fırlattı, sıkıla sıkıla yerine oturdu. Her şey o kadar sakin gerçekleşti ki! Sessiz film gibi. Bense bütün bu olanları gülümseyerek izledim.

18 Nisan 2007 Çarşamba

Büyük Adam Yüzlü Çocuklar


Hafta içi bir iş için il merkezine gidiyordum. Dolmuşa benden sonra binenlerin arasında bi' baktım ilkokul 5'e giden öğrencilerimden biri. "Ne yapıyorsun burada?" dedim, yanında duran yaşlı kadını gösterip "nenemi hastaneye götürüyorum" dedi. Normalde o yaştaki bir çocuğu velisinin hastaneye götürmesi lazım ama o nenesinin veliliğini yapıyor, onu 2 saat uzaklıktaki hastaneye tek başına götürüyordu. O gün bir kez daha anladım ki bu çocukların bizim tahmin ettiğimizden çok daha fazla ve farklı sorumlulukları var.

Alışık olduğumuz çocuk tipinden farklı buradaki çocukların bir çoğu. En temizinden en kirlisine, en fakirinden en zenginine kadar, hemen hepsinin yüzünde büyük adam ifadesi var. Oysa çocuk dediğin öyle olmaz. Küçük yaşlarda taşıyabileceklerinden fazla sorumluluk veriliyor pek çoğuna. Kız erkek ayırt etmeden tarlada çalışıyor 10 yaşındaki çocuklar; başka illere mevsimlik tarım işçisi olarak yollanıyorlar. Okula o yüzden 1 ay geç başlayıp yine 1 ay erken bırakanlar oluyor.


En büyük özlemleri evlerinde koltuk olması. Kendilerine ait yatakları yok, çalışma masaları yok. Ama aslında onu alamayacak kadar fakir değiller. Yani demek istediğim "doğu olduğu için fakirler" diye bir şey yok. Devlet buraya yatırım yapıyor. Okul var her köyde. Benim çalıştığım köyde mesela 35 yıldır ilkokul var. Devlet okula giden her çocuğa teşvik için aylık maaş ödüyor. Su var, elektrik var, ulaşım var, tarım var, bereket var. Yeterli olmasa da sanayi tesisleri var. Hiç mi zihniyet değişmez? Bu biraz gelenek-görenek meselesi. Adamın parası var, biliyoruz, ama çocuğuna ayakkabı almıyor. Soruyoruz "niye" diye, "çocukken ben de öyleydim" diyor. Lüks anlayışları çok farklı.


Hala küçük yaşta evlendirilen kız çocukları var. Çocuklarını sayarken kızlarını hesaba katmayan babalar var (5 çocuğum var diyor mesela, aslında 8 çocuğu olduğunu ama kız oldukları için onları saymadığını görüyoruz.). Doğum kontrolü yok. Kızların okuyup okumaması birinin "günahtır" demesine bağlı olabiliyor. Yalnızca kız değil, erkek çocukları da hemen eli iş tutsun diye liseye gönderilmeyebiliyor. Bu yüzden gelecek umutlarını kaybetmiş çocuklarda şimdiden geleceğin üzüntüsü, derdi, tasası, burukluğu var sanki. Çöküyor yüzlerine bir "Vay beni, vaylar beni" ifadesi. Yazık oluyor.

15 Nisan 2007 Pazar

Film Satmak İstemeyen Adam


Kendinizi oyalamak için yapabileceğiniz şeylerden biri tabii ki film izlemek. Burada da film aldığımız-kiraladığımız eli yüzü düzgün bir yer var. Ama ne zaman gitsem sahibi olan adamın suratı asık. Müşteriyle de o ilgileniyor. Film soruyoruz -diyelim "Sınav"- gayet ciddi bir ifadeyle önce gözlerini kısıyor, sonra uzaklara bakıyor, Kadir İnanırvari "Sınav yok" diyor. Ya da isteksizce raftaki filmleri karıştırıyor, yüzümüze bakmadan filmi uzatıyor. Adama "Bir kusur ettiysek özür dileriz abi." demek geliyor içimden.

12 Nisan 2007 Perşembe

Her Yerde Asker Var

Buraya ilk geldiğimde en çok garipsediğim şeylerden biri yolda sık sık kimlik kontrolu yapılması ve her yerde asker olmasıydı. Şimdi o kadar alıştım ki onları fark etmiyorum bile. Sanki çok normal bir şeymiş gibi geliyor. Yani kasap, ayakkabıcı, asker gibi. Burada her okul bir taburun koruması altında. En ufak bir sorununuz olunca onlardan yardım isteyebiliyorsunuz. Sorun derken, bazen okula perde bulmak da sorun olabiliyor. Komutan bulduruyor hemen. Arada bir gelip okulu yokluyorlar. 'Nasılsınız?', 'İyi misiniz?', 'Bir sorun var mı?' diye soruyorlar. Bu, iyi bir şey çünkü Milli Eğitim Müdürlüğü maalesef pek ilgili değil.



Burada telefon hatları, dolayısıyla internet sık sık kesiliyor. Bazen tüm gün gelmediği oluyor. Her gün bloga yazmak istiyorum ama internet yok. Söylentiye göre dağda bir operasyon olduğunda hatlar gidiyormuş. Onun dışında terör konusunda günlük yaşamımıza yansıyan bir şey yok. Yine de insan çekiniyor. Özellikle son zamanlarda mayın korkusu aldı bizi. Olduğundan değil de olma ihtimalinden korkuyor, eskiden gezmeye gittiğimiz yerlere son 1 aydır gitmiyoruz. Ya da köye giderken servisin geçtiği yolun bir kısmı toprak (aslında tüm yollar mayın döşenmesin diye asfaltlı), orada tedirgin oluyorum. Ve bana bunu düşündürten de haberler. Kimbilir yakınlarımızın, burada olmayanların aklına neler geliyordur. Dediğim gibi şahit olduğumuz bir olay yok (olmasın da zaten), şehir merkezinde her şey normal. Herkes ekmek derdinde.



11 Nisan 2007 Çarşamba

Lacivert-Beyaz Polis Aracı Mı? O Da Ne?


Burada polisler devriyeye asker yeşili panzerlerle çıkıyor. Lacivert-Beyaz polis aracı iki tane var. Onlar da pek kullanılmıyor. İlçede gördüğüm zaman şaşırıyorum.