28 Şubat 2008 Perşembe

Kademem ilerlemiş.

27 Şubat 2008 Çarşamba

Sonunda Gördüm

Her gün merakla İLSİS*'e bakıyordum. Bugün gördüm. İLSİS sicilimizi internetten takip edebildiğimiz bir site. Artık orada da görevi kısmında aday öğretmen değil, öğretmen yazıyor. Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçince 1 kademe yukarı çıkarız, daha sonra çalışılan yıla ve yere göre de derece-kademe ilerler. Benim kademem aynı duruyor, ona canım sıkıldı biraz.


*İLSİS: İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri Yönetim Bilgi Sistemi

25 Şubat 2008 Pazartesi

"Gözlerin mi doldu?" "Yok, gözüme toz kaçtı da."


Sabah okula gidip İstiklal Marşı ile Andımız'ı okuduktan sonra meydana bir masa, bir bayrak, bir mikrofon, iki de hoparlör çıktı. Geçen dönem okula atanan 4 öğretmeniz. Birbirimize "Hangi belirli gün, hangi hafta, nasıl unuttuk?" derken müdür çıktı, bizi kürsüye davet etti. Dördümüz de kazasız belasız bir yılı doldurmuştuk. Okulumuz bundan dolayı bize küçük bir jest yapmaya karar vermiş: öğretmen yemini ettirmeye. Hava oldukça soğuktu. Tam biz kürsüye çıkınca kuvvetlisinden bir rüzgar esmesin mi! Gözlerim rüzgarda her zaman yaşarmıştır. Yemini ederken gözlerimden yaşlar boşandı. Haliyle bütün çocuklar bana baktı. İçeri girince de soru yağmuruna tutuldum. "Öğreatmanii, neden ağladınız?". "Ağlamadım, rüzgardan oldu." desem, inanmazlar. Duygulandım deyip geçiştirdim. Bakın şu rüzgarın bana ettiğine.

24 Şubat 2008 Pazar

1 liracılar; tabelasında "Her şey 1 lira." yazıp da her şeyin 1 lira olmadığı dükkanlar. (Tabelalarında "Çoğu şey 1 lira." yazması gerektiğini düşünüyorum.) Burada onlar kıyıda köşede kalmış, insanların burun kıvırdığı dükkanlar değil. Mağaza da çok fazla olmadığı için hemen herkesin ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla gittiği yerler.

Benim için ise bu dükkanlara gitmek, ihtiyaçtan çok eğlence. Hele bir tanesi var ki... Loş dükkana girdiğimde fantastik bir filmin içinde buluyorum kendimi; bir sürü acaip şey o loşlukta anlamsızca biraraya geliyor, ben onları kabulleniyorum. Bulaşık süngerinin yanında balık biblosu, en üst rafta devasa bir yapay ağaç, zeminde duvar saati. Bu renkli dünya büyüler beni.
Posted by Picasa

20 Şubat 2008 Çarşamba

Asaletin Bedeli

12 ay 4 gündür 657'ye tabiyim. Başka bir deyişle, aday öğretmenlikten asil öğretmenliğe geçmek için gerekli olan süreyi doldurdum, üzerine 4 ekledim. Ekledim ki sicilime baktığımda adaylığım kalkmış olsun. Peki n'oldu?! Unvanı kısmında hala "aday öğretmen" yazıyor, başka bir kısımda "stajyer" yazıyor. Vallahi stajyer değilim; tutanağı da öğrendim, nöbet defterini doldurmayı da.

15 Şubat 2008 Cuma

Oldu Mu O Kadar?

Buraya geleli tam bir yıl oldu. Şubat tatilinde görüştüklerim, bir yıl önce burası hakkında kendi aklıma takılan soruları bana sorunca içten içe onları yadırgamam, burayı benimsediğimi fark etmeme neden oldu. Oysa okulumun adını bilgisayar ekranında gördüğümde şimdi aklıma geldiği için utandığım sorular uçuşuyordu kafamda.

Elbette burası her şeyin mükemmel olduğu bir yer değil. Şehirleşme bakımından altyapı sorunları var, örneğin elektrikler sürekli kesiliyor, fakat burası Anadolu’nun herhangi bir ilçesinin koşullarında. Apartmanları, marketleri var. Çok çeşitli olmasa da dışarı çıktığımızda oturabileceğimiz, alışveriş yapabileceğimiz yerler var. İlginçtir, ailelerin gittiği canlı müzik yapan mekanlar var. Her köyün, mezranın güzelce okulu, yolu, sağlık ocağı var. Yaşama bakımındansa belki de çoğundan daha iyi çünkü halkı tutucu değil. Yine de yöre kadınlara, gençlere, çocuklara ve doğaya karşı zihniyetini değiştirmeli. Bu genellemeden kimi velilerimi ayrı tuttuğumu belirtmek isterim.

İnsanların maddi refahı düzeyi her yerde olduğu gibi. Yani fakiri de var zengini de. Sokaklarda jipler görebilirsiniz. Ama daha önce “Büyük Adam Yüzlü Çocuklar” yazımda belirttiğim gibi zenginlik anlayışı farklı olduğundan aileler yardıma muhtaçmış gibi görünüyor. Hani turistik amaçlı gelen biri, aklına önceden yazdığı düşüncelerinin de etkisiyle, burası hakkında çok kötü bir tablo çizebilir, fotoğraflarla da bu gerçek olmayanı kanıtlayabilir.

Teröre gelince, kurşunlar havada uçuşmuyor ama, terör tehlikesinin varlığını her daim hissediyoruz. Örneğin köye giderken arama noktalarından geçeriz. Ya da kimi günler asker bizi dışarı çıkmamamız gerektiği konusunda uyarır.

Bir de dil sorunu var ki o gerçekten de kafamda kurduğum gibi çıktı. Halk, zorunda kalmadıkça Türkçe konuşmuyor; öğrenciler kendini ifadede zorlanıyor. Biz ise yanımızda Türkçe konuşulmadığı zaman kendimizi dışlanmış hissediyoruz. Yine de bize karşı sergilenen ciddi bir ırkçı tutum yok.

İlk yılımın raporudur.

11 Şubat 2008 Pazartesi

Tatilden Çıktık

İkinci eğitim-öğretim dönemine başladık ve başlar başlamaz doğuda olduğumuzu anladık. Bugün istihbarat ekibinden bir yüzbaşı bizi bilgilendirmek üzere okula geldi. Soru-cevap şeklinde geçen ziyarette daha çok okulumuzun bulunduğu dar alan hakkında aklımıza takılanları sorduk. Mayın olması ihtimali, çatışma çıkması ihtimali vs.

-Mayın çıkmaz, merak etmeyin. Zaten artık hedef siviller değil. Askere yönelik uzaktan kumandalı bombalar kullanılıyor. Son dönemde de buralarda hiç çatışma olmadı.

-Son dönemden kastınız?
-Son iki-üç ay.
-(derin bir) Hımmm.

S
onra öğrencilerimize verecekleri "Patlayıcıları Tanıma Eğitimi"nden bahsetti. Yörede hızlı 95-96 yıllarından arta kalan el bombaları ve mayınlar toprağa gömülü halde mevcut bulunabiliyor. Bu patlayıcılar yağmur gibi doğal olaylarla gün yüzüne çıkıyor; patlayıcıları bulup oyuncak sanan çocuklar ölümcül yaralar alıyor. Öğrencilerimizin bu gibi olaylara kurban gitmemesi için eğitimi almaları gerek.

Eğitimde gösterilmek üzere, buralarda bulunması muhtemel bütün patlayıcılardan birer örnek getirilecekmiş.

Ben hayatımda, savaş müzelerindekinden başka, hiç el bombası görmedim.