27 Eylül 2007 Perşembe
Babu
25 Eylül 2007 Salı
Helikopterler
23 Eylül 2007 Pazar
Güzel Evim
22 Eylül 2007 Cumartesi
Akşam Gezintisi
21 Eylül 2007 Cuma
Düello
20 Eylül 2007 Perşembe
Gerçek Okul Gibi
19 Eylül 2007 Çarşamba
Şenlik
17 Eylül 2007 Pazartesi
Okul Açıldı
Günün geri kalanında sınıfları düzenledik. Sonra cumadan sözleştiğimiz üzere ağanın evine gittik. Ağa yine ortalarda yok. Karısına nedenini sorduk. Kadın bizim geleceğimizi söylememiş. Biraz daha üstüne gidince, ağanın karşı çıktığı şeyler hakkında söz söyleyemediğini, söylerse üzerine kuma gelmesinden korktuğunu belirtti. Bence bize abartarak anlatıyor. Israrla onun kızını okula göndermek isteyip istemediğini sordum. Bu sefer kaçamak cevaplar vermedi. İsterim dedi. Sonra da ağanın üzerinde etkisi olan amcasından bahsetti. O ılımlı yaklaşıyormuş eğitime. Onunla konuşup desteğini alırsak belki bu işi başarabilirmişiz. Adamın adını, adresini aldık. Bu sefer en azından elimizde bir şeyler olduğundan daha umutlu ayrıldık evden. Oradan okumak isteyen diğer kızımızın evini ziyaret ettik. Bu evin babası da ortada yoktu. Anneyle konuştuk. Bin türlü bahane öne sürdü. Servis yokmuş, olsa da paraları yokmuş, paraları olsa da kızın köyde adı mı çıkarmış, oralara nasıl göndersinlermiş (Oralar köye arabayla 15 dk uzaklıkta.). Baktık bahaneler bitmiyor, biz de can damarından girdik söze: Okursa maaşlı işi olur, size bakar. Bunları söyleyince yumuşadı. Dört sene dedik, dört sene sonra ayda 800 lira kazanabilir. Hem de köydeki anaokulunda. Kız meslekte sadece kız çocukları öğrenim görüyor, servisi milli eğitim müdürlüğü ücretsiz sağlıyor. Öğrenciler her ay, ilköğretimde olduğu gibi, karşılıksız para da alıyor devletten. Kızlar okulu bitirince de ana okullarında usta öğretici oluyorlar, hemen iş bulabiliyorlar. Hem biz yardımcı oluruz o okurken. Bayağı etkili oldu sözler, ama anne topu babaya atmaktan da geri kalmadı. Adam şehir dışındaymış, bir hafta sonra gelecekmiş. Bunları ona da söylemeliymişiz. Söyleyeceğiz tabii. O vakte kadar da hem servis araştıracak hem de kız meslek lisesine durumdan bahsedip desteklerini almaya çalışacağız. Kayıt tarihleri geçti ama böyle bir durumda sorun çıkartacaklarını sanmıyorum.
15 Eylül 2007 Cumartesi
Yine Haftanın Sonu
14 Eylül 2007 Cuma
Yılmadık
11 Eylül 2007 Salı
Toplantı
10 Eylül 2007 Pazartesi
İn Lan!
7 Eylül 2007 Cuma
Çilemiz Bitmeyecek Mi?!
6 Eylül 2007 Perşembe
Odam
5 Eylül 2007 Çarşamba
Evim
Evim, ilçenin merkeze biraz uzak kalan mahallelerinin birinde. Apartmanımda daha çok memur aileleri oturmasına rağmen mahallenin geri kalanında yerli aileler bulunuyor. Bu yüzden mahalleye gündüzleri oyun oynamak için bir sürü çocuk dökülmekte. Odam mahalleye bakıyor. Çocukların bağırtılarını duyuyorum. Dediklerini anlamıyorum. Pencereden ne oynadıklarını merak edip oyunlarını izliyorum. Kavga ettiklerini sandığım çocuklar (dilleri dolayısıyla gırtlaklarından kavga ediyorlarmışçasına ses çıkıyor), meğerse mahalleyi bölen geniş caddenin kenarında ona yol boyunca eşlik etmiş arktaki sığ suya, şişe kapaklarını aynı anda bırakıp yarıştırıyorlarmış. -Çocukken anneannemin bağındaki arkta biz de bu oyunu oynamaktan büyük keyif alırdık.- Birkaç çocuk bizim evin karşısındaki boş arsada, sanırım, geçen yıl verilen okul kitaplarını parçalar halinde yakıyor. (Devletin ders kitaplarını her yıl parasız vermesi iyi bir uygulamaymış gibi görünse de bu, kitapları çocukların gözünde değersizleştirip onları kitaplarına iyi bakmaktan ve başkalarıyla paylaşmaktan alı koyuyor: Seneye yenisini veriyorlar nasılsa yeaa!!) Yöresel giysiler içindeki bir kadın çocuklardan birinin arkasından taş atarak onu kovalıyor. Galiba gerisindeki ağlayan çocuk onun. Ağlatan çocuksa hiçbir darbe almadan kaçmayı başardı. İnekler çöpleri karıştırıyor. Caddeden arada sırada araba geçiyor. Kızlar sabah çırpıp damlara serdikleri halıları toplarken şakalaşıyor. Güneş ışınlarının elini buralardan çekmesiyle beraber mahalledeki çocuk sayısı da azalıyor. Birazdan tamamı yok olacak. Çocukların yerini, eline yeni araba geçmiş yeni yetme erkekler alacak. Geç vakitte sokağa çıkmamak lazım.
3 Eylül 2007 Pazartesi
Serviiise, serviiise!
Okula tam kadro gittik bugün. Herkes birbirini ilk olarak serviste gördü. Şoför abimizin bizi gördüğüne gerçekten sevindiği gözlerinden anlaşılıyordu: “Hoş gelmişsiniz hocalar, naasılsınız?” “İyiyiz abi, sen nasılsın?” “Biz de iyiyiz vallah, çok şükür.”
Yolda yine birimizi almak için duran servisimize halktan insanlar dolmuş sanıp binmek için yanaştı ve şoförümüz her zamanki gibi “serviiise, serviiiise” diye bağırdı. Servise, servisin Kürtçe’si. Özlemişim. İstemsiz gülümsedim.
Okula ulaştığımızda kötü bir manzarayla karşılaşmaktan korkarak kapıyı açtık ama her şey yerli yerindeydi. Okulumuz pek kirlenmemişti bile. -Yine de dersler tam başlamadan okulun temizliği bizi bekler.- Öğretmenler odasını havalandırmak ilk işimiz oldu. Sonra da kanepelere yerleşip başladık yaz tatilinden konuşmaya. Arada birinci sınıfa öğrenci yazdırmaya gelenler oldu, onlarla ilgilendik. Sonra ağanın kardeşi bizi çağırmış, onun evine çay içmeye gittik. Oradan da servisle tekrar evlere dağıldık.
2 Eylül 2007 Pazar
Yaz Tatilinin Ardından
Koskoca iki aylık tatil bitti. Anne, baba, kardeş ve İstanbul’la hasret giderdim, akrabaları ziyaret ettim, arkadaşlarımla görüştüm.
Otobüs-dolmuşlarla görev yaptığım yere giderken elbette geçen gelişimle aynı duygular içinde değildim. Bu sefer, yurtta yer olmasa bile evinde konaklayabileceğim arkadaşlarım vardı, çevrem vardı, neyle karşılaşacağımı biliyordum. Bir tek yurtta oda arkadaşlarımın nasıl insanlar olacağı beni korkutuyordu. Gerçi hemen eve çıkmaktı planım ama ne de olsa geçen sene pek güzel anılarım olmamıştı. Resepsiyonda beni verdikleri odada kimlerin olduğunu aslında cevabı duymak istememe rağmen sordum. Neyse ki sevineceğim bir yanıt aldım. Gidip odaya yerleştim. Diğer iki kişiyle tanıştım. İyi insanlar çıktılar. Hatta arada eve çıkmaya karar vermekle yanlış mı yapıyorum acaba diye aklımdan geçirmiyor değilim.
Arkadaşlarımın hiçbirini görmedim henüz. Uzun yol yorgunluğunu atması kolay değil. Okuldakileri yarın, diğerlerini de zaman içerisinde göreceğim.